Kanser sözcüğünü duyunca aklınıza ne geliyor? Korkulu bir hastalık? Bir felaket? Ümitsizlik?… Bilinmeyenden korkmak, insanın en doğal tepkisi. Korkuyu yenmenin en kolay yolu, bilgilenmek.
İnsan hayatı yumurta ile spermin birleşmesiyle başlıyor. Yumurta içinde anneye ait DNA var. Bunlar anneye ait genetik bilgileri taşıyor, spermde yer alan DNA üzerinde ise, babaya ait genetik özellikler taşınıyor. Sperm ve yumurta birleşince, anne ve babaya ait genetik özellikleri taşıyan bir hücre oluşuyor. İşte insan, bu tek hücrenin çoğalmasıyla ve çoğalan hücrelerin bir süre sonra da farklılaşmasıyla ortaya çıkıyor. Doğan çocuk, hem annenin hem de babanın genetik özelliklerini taşıyor.
Meme Vakfı Başkanı Dr. Can Gürbüz’den “Yaşam Tarzı, Beslenme ve Kanser” Eğitimi!
Aşağıdaki Linkte Tıklayarak Yaşam Tarzı, Beslenme ve Kanser Eğitimimize Ulaşabilirsiniz!
Bir insanı oluşturan tüm özellikler, boy uzunluğu, saç rengi, ten rengi gibi, hücrelerdeki DNA üzerinde yer alan genlerde saklı. Genetik yapı, dış görünümünüzün oluşmasında rol aldığı gibi, hücrelerin faaliyetlerini de kontrol ediyor. Örneğin gerek olduğu zaman, hücrelerin çoğalmasını emrediyor ve hücreler çoğalıyor veya hücre çoğalmasını durduruyor.
İnsan gelişimini tamamladıktan sonra hücrelerin çoğalmaları duruyor. Zaman zaman vücudumuzun gereksinimi olduğunda, hücreler gereken yerde tekrar kontrollü olarak çoğalabiliyorlar. Örneğin derimiz kesilince, bu bölgedeki hücreler kontrollü olarak çoğalıyorlar ve kesilen deri onarılıyor; onarım tamamlanınca çoğalma işlemi durduruluyor.
Bazen bildiğimiz dış faktörlerin etkisiyle, örneğin fazla miktarda radyasyona maruz kalmakla, bazen de bilmediğimiz bazı nedenlerle, hücrelerin DNA yapısı bozulabiliyor ve hücreler kontrolsüz olarak çoğalmaya başlayor. İşte kontrolsüz çoğalan bu kötü huylu hücrelere kanser hücreleri diyoruz. Bu hücreler hangi organın hücreleri ise, o organın kanseri gelişiyor.
Tıpta kullanılan kanser kelimesi, vücut ve organ yüzeylerini kaplayan epitel hücrelerinden kaynaklanan kötü huylu hücrelere verilen bir isim. Örneğin mide ve bağırsakların iç yüzeylerini kaplayan hücrelerden kaynaklanan mide-barsak sistemi kanseri, süt salgılayan bezleri döşeyen hücrelerden kaynaklanan meme kanseri gibi. Karsinom veya karsinoma da aynı anlama geliyor. Kemik, kas gibi destek dokusu yapılarından kaynaklanan kötü huylu tümörler ise farklı isimler alır. Kemikten kaynaklanan osteosarkom, kas dokusundan kaynaklanan myosarkom gibi. Fakat halk arasında tüm kötü huylu tümörler kanser olarak adlandırılıyor.
Kanser hücrelerinin çoğalarak oluşturdukları kitleye tümör diyoruz. Fakat kanser olmayan bazı iyi huylu hücreler de çoğalabilirler ve kitle oluşturabilirler. Buna da tümör diyoruz. Yani tümör kelimesi, kitle anlamında kullanılmaktadır. İyi huylu hücrelerden de oluşabilir, kanser hücrelerinden de. Örneğin fibroadenom, memenin iyi huylu tümörlerinden birisi. İyi huylu hücrelerin oluşturduğu tümörler benign tümörlerdir. Kanser özellikleri taşıyan tümörler ise malign tümörlerdir.
Hiperplazi hücrelerin çoğalması anlamına geliyor. Bu çoğalan hücrelerin bazı özellikleri normal hücrelerden farklı olduğu için atipik deniyor. Bunlar kanser olmayan, ama normal de olmayan hücreler. Atipik hücreler taşıyan tümörler mutlaka kansere dönüşmüyorlar; sadece bu tümörlerin daha yakından izlenmeleri gerekiyor.
Hücrelerdeki genetik yapının bozulmasına neden olan etkenlere kanserojen etkenler diyoruz. Kanserojen etkenler sindirim yoluyla, solunum yoluyla, deriye doğrudan temasla veya başka yollarla vücuda giriyor ve hücrelerdeki genetik yapıyı bozarak kanser gelişmesine neden oluyorlar. Örneğin radyasyon kanserojen bir etkendir. Çernobil’de atom reaktörü kazası sonucunda çevrede yaşayanlar, yoğun radyasyona maruz kaldılar ve daha sonraki yıllarda bu bölgede kanser oranı önemli ölçüde arttı.
Günümüzde gelişen teknolojik kirlenme, çevremizdeki kanserojen etkenlerin de artışına neden oluyor. Buna bağlı olarak kanser görülme oranı da artıyor.
Vücudun kanserojen etkenlere maruz kalma süresi ve miktarı da önemlidir. Bu süre ve miktar arttıkça, kanser gelişme riski de artıyor. Bir tane sigara içilmesi hemen kansere yol açmıyor, ama yıllarca günde bir kaç paket sigara içilmesinin akciğer kanserine neden olduğunu biliyoruz.
İnsanlar günümüzde daha uzun yaşıyorlar. Uzun yaşamak ta kanserojen etkilere daha uzun süre maruz kalmamıza yol açıyor. Bu nedenle kanser, yaşı ilerleyen kişilerde daha fazla görülüyor.
Kanser hücreleri kontrolsüz olarak çoğalırlar ve bir süre sonra hayatı tehdit etmeye başlarlar. Aldığımız besinlerin önemli bir kısmını süratle çoğalan kanser hücreleri tüketirler ve vücut zayıf düşer. Ortaya çıkan ve devamlı büyüyen kitle, etrafındaki yaşamsal önemi olan organlara baskı yaparak onların işlevlerini bozar. Örneğin pankreas kanseri safra yollarını tıkayarak sarılığa neden olabilir, karaciğerin çalışmasını bozabilir veya mideye baskı yaparak beslenmeyi engelleyebilir. Kontrolsüz çoğalan hücrelerin genetik yapıları da değişir ve bu hücreler vücut için zehirli maddeler üreterek organizmanın daha da zayıf düşmesine neden olabilirler. Bütün bu olumsuz etkenler, bir süre sonra hayatın sürdürülmesini imkansız hale getirir.
Kanser hücreleri, kan yolu ve lenf yoluyla başka organlara da giderler ve orada da çoğalmaya devam ederler. Kanser hücreleri, yeni gittikleri yerde çoğalarak oluşturdukları kitle ile, o organın çalışmasını da bozarlar.
Örneğin meme kanseri hücreleri kemiklere sıçrayarak orada da çoğalırlar ve çoğaldıkları kemiğin kırılmasına yol açarlar. İşte kanser hücrelerinin ilk ortaya çıktıkları organdan başka yere giderek çoğalmaya devam etmelerine metastaz diyoruz. Bazen kanser ilk başladığı yerde hiçbir belirti vermeyebilir ve ilk belirti metastaz ile başlayabilir.
Kanser hücrelerinin ortaya çıkışı ile kanda bazı kimyasal maddeler de ortaya çıkıyor . Bunlara “tümör belirleyicileri” diyoruz. Örneğin kanda “CEA” ve “CA15-3” gibi tümör belirleyicilerinin seviyelerinin artışı, meme kanserinin tekrar ettiğini işaret edebilir. Meme kanseri hastalarının ilk tedavisi tamamlandıktan sonra, hastalığın takibini bu tümör belirleyicilerini araştırarak yapıyoruz. Ancak bunların tek başlarına yükselmeleri kesin bir anlam taşımıyor, sadece bizi uyarıyor. Bazen kanser tekrar etse bile, bu “tümör belirleyicileri” yükselmeyebiliyor.